5.Bölüm

5. Bölüm
• İmâm Ali'nin (a.s) Mazlumiyeti
• İmâm Ali'nin (a.s) Vasiyeti
• İmâm Ali'nin (a.s) Şehâdeti
.
İMÂM ALİ'NİN (A.S) MAZLUMİYETİ
193- İMÂM ALİ'NİN (A.S), RESULULLAH'TAN (S.A.A) SONRAKİ MAZLUMİYETİ
983- İmâm Ali Rızâ (a.s), senetli bir hadiste, babaları kanalıyla, Resulullah'tan (s.a.a) şöyle nakletmektedir:
"Ya Ali, benden sonra sen, mazlum olacaksın. Sana karşı savaşan kimsenin vay haline ve ne mutlu, seninle birlikte savaşan kimseye! Ya Ali, sen benden sonra, benim sözüm ve benim dilimle konuşursun. Seni reddeden kimsenin vay haline ve ne mutlu senin sözünü kabul eden kimseye. Ya Ali, benden sonra sen bu ümmetin efendisi ve imâmı ve benim onlara halifemsin; kim senden ayrılırsa, Kıyâmet günü benden ayrılmış olur ve kim seninle birlikte olursa, Kıyâmet günü benimle birlikte olur…"
984- Resulullah (s.a.a), Hz. Ali'ye (a.s) hitaben:
"Ya Ali, benden sonra sen mazlum olacaksın. Sana zulmeden, bana zulmeder; sana insaflı davranan, bana insaflı davranmış olur; seni inkâr eden, beni inkâr eder; seni seven, beni sever; sana düşman olan, bana düşman olur; sana itâat eden, bana itâat eder ve sana karşı gelen, bana karşı gelmiş olur."
985- Resulullah (s.a.a): "Kim, benim vefatımdan sonra, yerime oturacak şu Ali'ye zulmederse, benim nübüvvetimi ve benden önceki peygamberlerin nübüvvetini inkâr etmiş gibi olur."
986- İmâm Ali Rızâ (a.s), babalarından, onlar da Resulullah'tan (s.a.a) şöyle nakletmişlerdir:
"Ya Ali, sen benden sonra, mazlum olacaksın. Sana zulmeden ve (hakkına) tecavüz eden kimsenin vay haline! Ne mutlu, sana uyan ve sana karşı, cüretkar davranmayan kimseye!…"
194- İMÂM ALİ'NİN (A.S) KUYULARLA DERTLEŞMESİ
987- Senetli bir rivâyette Meysem-i Temmâr'dan şöyle nakledilmiştir:
"Gecelerden bir gece Mevlâm Emirü'l-Müminin (a.s) benimle birlikte Kûfe'den dışarıya çıkıp Cu'fî mescidine doğru hareket etti; oraya vardığında kıbleye dönüp dört rek'at namaz kıldı, selâm verip tesbih ettikten sonra, ellerini açıp dua etti (ki bir cümlesi şöyledir): 'Allah'ım, sana karşı geldiğim hâlde, nasıl seni çağırabilirim…' Sonra ayağa kalkıp dışarıya çıktı; ben de onu takip etmeye başladım. Sahraya çıktığımızda, benim için bir çizgi çizdi ve 'Bu çizgiden ileri geçmeyeceksin!' buyurdu ve benden ayrılıp gitti. Çok karanlık bir geceydi. Kendi kendime dedim ki: "Ey nefsim, ben Mevlâm'ı kendi haline bıraktım, oysa onun bir sürü düşmanı vardır. Bundan dolayı Allah ve Resulü'nün yanında nasıl bir mazeretim olabilir ki? Allah'a yemin olsun ki onun izini takip edip durumundan haberdar olmaya çalışacağım; gerçi bu onun emrine muhalefet sayılsa dahi.' Bilahare onu aramaya başladım. Bir de gördüm ki vücudunu yarıya kadar kuyuya sarkıtmış; o, kuyuyla konuşuyor, kuyu da onunla! Beni fark edince, dönüp 'Kimsin?' diye sordu. 'Ben Meysem'im' dedim. Buyurdu ki: 'Ey Meysem, ben sana o çizgiyi geçmemeni emretmemiş miydim?' 'Ey Mevlâm dedim, sizin için düşmanlarınızdan korktum ve kalbim buna dayanamadı!' 'Peki dediklerimden bir şey duydun mu?' diye sordu. 'Hayır bir şey duymadım ey Mevlâm' dedim. Bunun üzerine 'Ey Meysem!' dedi ve şu şiiri okudu:
"Göğsümde bazı ihtiyaçlar duyuyorum ki
Göğsüm onlar için daraldığında
Elimle yerde kuyu kazıyorum
Ve sırlarımı ona açıyorum ben
Yerden biten bitkiler, ne varsa
Benim ektiğim tohumdan çıkmakta!"
İMÂM ALİ'NİN (A.S) VASİYETleri
195- İMÂM ALİ'NİN (A.S) İMÂm hasan'a (a.s) ve imÂm hüseyin'e (a.s) VASİYETi
988- Hz. Emirü'l-Müminin Ali (a.s), İbn Mülcem Mü-râdî Melun tarafından vurulduğunda, ölüm yatağında İmâm Hasan (a.s) ve İmâm Hüseyin'e (a.s) hitaben şöyle vasiyet ettiler:
"İkinize de Allah'tan çekinmeyi, dünya sizi arasa, istese bile onu aramamayı, istememeyi vasiyet ederim. Ona ait bir şeyi elde edemediğiniz, elinizdekini yitirdiğiniz için de hayıflanmayın. Gerçeği söyleyin; âhiret ecri için iş görün; zâlime düşman olun, mazlûma yardımcı kesilin.
İkinize, bütün evladıma, ehlibeytime ve bu yazım kime ulaşırsa ona, Allah'tan çekinmeyi, işlerinizi düzene koy-mayı, aranızı uzlaştırmayı vasiyet ederim. Allah'ın salâtı ona ve soyuna olsun, Ceddinizden duydum, derdi ki: "İki kişinin arasını bulmak, bütün (nâfile-sünnet) namazlardan, oruçlardan üstündür."
Allah için, Allah için yetimleri koruyun, bâzı kere aç, bâzı kere tok bırakmayın onları; size tapşırılan haklarını yitirmeyin onların. Allah için komşularınızı görün, gözetin; bu, Peygamber'inizin vasiyetidir; komşular hakkında öylesine tavsiyede bulundu ki onlar da mîrâsa girecekler sandık.
Allah için, Allah için Kur'ân'a riâyet edin; onunla amel etmekte başkaları sizi geçmesin.
Allah için, Allah için namazı bırakmayın; çünkü o, dininizin direğidir. Allah için, Allah için Rabbinizin evininin ziyâretini, haccetmeyi bırakmayın; siz hayatta bulundukça boşlamayın o evi; çünkü o ev, terk edilirse mühlet bile verilmez sizlere; azap gelir çatar. Allah için, Allah için mallarınızla, canlarınızla, dillerinizle Allah yolunda savaşın; birbirinizi dolaşmanızı görüp gözetmenizi, birbirinizin ihtiyâcını gidermenizi, birbirinizden yüz çevirmemenizi, birbirinizden ayrılmamanızı vasiyet ediyorum. İyiliği buyurmayı, kötülükten nehyetmeyi bırakmayın; sonra kötüleriniz başınıza geçer; sonra da duâ edersiniz, icâbet edilmez size.
Ey Abdülmuttalib oğulları, Emirü'l-Müminin katledildi deyip Müslümanların kanlarına girmenizi, öç almaya kalkmanızı istemem, sakının bundan. Benim için yalnız beni öldüreni öldürün. Bekleyin hele, onun şu vuruşundan ölürsem, onun bana bir tek vuruşuna karşı siz de ona bir kere vurun; şurasını, burasını keserek eziyete kalkışmayın; çünkü ben, Allah'ın salâtı ona ve soyuna olsun, Rasûlul-lah'tan duydum; derdi ki:
"Sakının eziyetten, işkenceden, öldüreceğiniz kuduz köpek bile olsa."
196- İMÂM ALİ'NİN (A.S) İMAM HÜSEYİN'e (A.S) VASİYETİ
989- Ey oğlum, zenginlikte ve fakirlikte ilahi takvayı sahiplenmeyi, hoşnutlukta ve öfkede hakkı söylemeyi, refahta ve yoksullukta orta halli olmayı, dost ve düşmana adaletle davranmayı, neşeli ve halsiz olduğunda amel etmeyi, darlıkta ve genişlikte Allah'tan razı olmayı sana tavsiye ediyorum. Ey oğlum, arkasında cennet olan bir kötülük (şer), kötülük değildir; (nitekim) arkasında cehennem olan iyilik de (hayır da) iyilik değildir. Cennetten başka her nimet küçüktür, ateşten başka her bela ise afiyettir.
Ey oğlum, bil ki, kendi ayıbını gören, başkalarının ayıbıyla meşgul olmaz. Takva elbisesinden sıyrılıp çıkan, hiç bir elbiseyle kendisini (ayıplarını) örtemez. Allah'ın verdiği paya razı olan, elden çıkana üzülmez. Zulüm kılıcını kınından sıyıran, onunla öldürülür. Kardeşine kuyu kazan, kendi kazdığı kuyuya düşer. Başkalarının ayıbını açan kimsenin ailesinin ayıbı açılır. Kendi hatasını unutan, başkalarının hatasını büyük görür. Zor işleri (vesilesiz) yüklenen, helak olur. Kendisini suyun girdabına (tehlikeli yerine) atan, gark olur. Kendi fikrini beğenen, sapar. Kendi aklını yeterli gören, kayar. Halka böbürlenen, zelil olur. Alimlerle oturup kalkan, saygı görür. Ayak takımından olan kimselere karışan, küçümsenir. Halka karşı akılsızlık eden, sövülür. Kötü yerlere giden, töhmete maruz kalır (kötülükle suçlanır). Şaka yapan küçümsenir (ona saygısızlık yapılır). Bir işi çok yapan, onunla tanınır. Sözü çok olanın, yanlışı çok olur; yanlışı çok olanın, utancı azalır; utancı azalanın, çekinmesi azalır; çekinmesi azalanın, kalbi ölür; kalbi ölen kişi de ateşe girer.
Ey oğlum, kim halkın ayıplarını görür (onları kınar), fakat kendisi o işleri yaparsa ahmağın ta kendisidir. Tefekkür eden, ibret alır; ibret alan inzivaya çekilir; inzivaya çekilen de salim kalır. İsteklerden vazgeçen hür olur. Hasedi terk edenin, halkın yanında sevgisi çok olur.
Ey oğlum, müminin izzeti, halktan müstağni olmasındadır (ihtiyacını halka iletmemesindedir). Kanaat, tükenmeyen bir maldır. Ölümü fazla anan, dünyadan az bir mala razı olur. Söz söylemeyi amelden sayan kişinin, sözü azalır; ancak yararı olan sözü söyler.
Ey oğlum, doğrusu cezadan korkup günahtan sakınmayan, sevaba ümit besleyip tövbe ve iyi amelde bulunmayan kimseye şaşarım.
Ey oğlum tefekkür nur, gaflet zulmet, tartışmak (ce-delleşmek) ise sapıklık doğurur. Mutlu, başkalarından öğüt alan kimsedir. Edep, en iyi mirastır. Güzel ahlak, en iyi arkadaştır. Akrabalarla ilişkiyi kesmekte bereket (bolluk) olmadığı gibi, fısk-u fücurda da zenginlik olmaz.
Ey oğlum, afiyet on kısımdır; dokuz kısmı, Allah'ın zikri hariç, susmaktadır; bir kısmı ise akılsız kimseler ile oturup kalkmamaktır.
Ey oğlum, kim toplantılarda Allah'a isyan elbisesine bürünürse, Allah onu zelil eder. Kim ilim talep ederse, alim olur.
Ey oğlum, ilmin başı, yumuşak davranmak, afeti ise kabalık ve sertliktir. Musibetlere sabretmek, iman hazinelerindendir. İffetlilik fakirliğin ziyneti; şükürde bulunmak ise zenginliğin ziynetidir. Çok görüşmek, usandırıcıdır. Birisini denemeden güvenmek, ihtiyata aykırıdır. İnsanın kendisini beğenmesi, aklının az olduğunun göstergesidir.
Ey oğlum, nice bakış vardır ki, teessüf ve düşmanlık doğurur ve nice söz vardır ki nimeti elden çıkarır.
Ey oğlum, İslam'dan daha üstün bir şeref, takvadan daha güzel bir keramet (fazilet), vere'den (çekinmekten) daha sağlam bir kale, tövbeden daha üstün bir şefaatçi, afiyetten daha güzel bir elbise, zaruri olan azığa razı olmaktan fakirliği daha çok giderecek bir mal yoktur. Kifaf edecek (yetecek-yaşatacak) bir mal ile yetinen, rahatlığa çabuk kavuşur ve asayiş bulur.
Ey oğlum, aşırı istek, zorluğun anahtarı ve meşakkat bineği olup günaha batmaya çeker. Aç gözlülük ve oburluk, bütün ayıpları içerir. Başkalarında olup da sevmediğin özellikler, öğüt alman için sana yeter. Kardeşinin senin üzerindeki hakkı, senin onun üzerindeki hakkın kadardır. Akıbetini düşünmeden bir işe girişen, kendisini felaketlere atmış olur. Amelden önce düşünmek, insanı pişmanlıktan korur. Çeşitli görüşleri araştıran, hatalı olan yerleri hemen teşhis eder. Sabır, yoksulluğa karşı bir siperdir. Cimrilik, miskinliğin elbisesidir. Aşırı istek, fakirliğin alametidir. Şefkatli yoksul, şefkatsiz zenginden daha iyidir. Her şeyin bir azığı vardır; ölümün azığı ise insan oğludur.
Ey oğlum, günahkârı (Allah'ın rahmetinden) ümitsiz etme. Nice günaha tutulan kimse vardır ki, (yıllarca günahtan sonra) akıbeti hayırla sonuçlanmıştır. Nice ibadete koyulan kimse de vardır ki ömrünün sonunda bozgunculuk yaparak cehenneme varmıştır; cehennem ateşinden Allah'a sığınırım.
Ey oğlum, nice isyan eden kimse vardır ki, kurtuluşa ermiş ve nice amel eden kimse de vardır ki, helak olmuştur. Doğruluğu, dürüstlüğü isteyen ve ona yönelen kimseye, zorluluklar ve sıkıntılar kolay gelir. Nefsin kemale ve hidayete ermesi, ona karşı muhalefet etmektedir. Her geçen saat, insanın ömrünü kısaltır. Yazıklar olsun zalimlere, hükmedenlerin en üstünü ve gizli sırları bilen Allah'ın azabından.
Ey oğlum, kulların hakkına tecavüz etmek, kıyamet için ne kötü bir azıktır. Her yudum suda boğulma ve her lokmada ise tıkanma tehlikesi vardır. Bir nimet elden çıkmadıkça başka bir nimete erişilmez. Rahatlık meşakkate, fakirlik nimete, ölüm hayata, hastalık da sıhhate ne kadar da yakındır. Ameli, ilmi, sevgisi, buğzu, alması, vazgeçmesi, konuşması, susması, fiili ve sözü (yani bütün önemli işleri) Allah için halis olan kimseye ne mutlu. İlmiyle amel edip çalışan, ölümün ansızın gelmesinden korkup hazırlıklı olan, istediklerinde (halka) nasihat eden, aksi takdirde susan, sözü doğru olan ve susması cevap veremediğinden olmayan alime ne mutlu. Mahrumiyete, kimsesiz kalmaya, isyan etmeye duçar olan ve başkalarına hoş görmediği şeyi kendisine hoş gören ve yaptığı işi başkalarına ayıp bilen kimseye de yazıklar olsun.
Oğulcağızım, bil ki, yumuşak sözlü olan kimse, muhakkak sevilir. Allah-u Teâla, seni hidayette muvaffak eylesin ve kendi kudreti ile seni itaat ehlinden kılsın. Çünkü O'dur bağışlayan ve Kerim olan."
197- İMÂM ALİ'nin (A.S) KENDİ KATİLİ HAKKINDAKİ VASİYETİ
990- Senetli bir rivâyette şöyle nakledilmiştir: Hz. Ali (a.s) İbn Mülcem tarafından darbe aldıktan sonra, onun hakkında şöyle vasiyet etti:
"Ona yedirin, içirin ve esiriniz olduğu müddetçe ona iyi davranın. Eğer ben yaşarsam, kendim kanımın velisiyim; istersem affederim, istersem kısas yaparım. Eğer ölürsem ve siz onu (kanıma karşılık) öldürürseniz, onu musle yapmaktan (burnunu, kulağını vs. kesmekten) kaçının."
991- İmâm Ali (a.s), Hz. İmâm Hasan'a (a.s) şöyle buyurdu:
"Ey Hasan, katilimin gözlerini açık bırakın; benim yediğimden ona da yedirin ve benim içtiğimden ona da içirin! Eğer ben yaşarsam, kendi hakkıma daha evlayım (ne yapacağımı kendim bilirim) ve eğer ölürsem, ona sadece bir darbe vurun ve onu musle yapmayın (organlarını kesmeyin); zira ben Resulullah'ın (s.a.a) şöyle buyurduğunu duydum: '"Sakının eziyetten, işkenceden, öldüreceğiniz kuduz köpek bile olsa."
İMÂM ALİ'NİN (A.S) ŞEHÂDETİ
198- İMÂM ALİ'NİN (A.S) ŞEHÂDETLE MÜJDELENİŞİ
992- Resulullah (s.a.a): "Ya Ali, seni şehâdetle müjde-liyorum. Hiç şüphesiz sen, benden sonra mazlum olacaksın ve öldürüleceksin." Hz. Ali (a.s) "Ya Resulallah dedi, bu benim dinimin selamette kalmasıyla birlikte mi olacak?" Allah Resulü (s.a.a) cevabında "Evet dininin selametiyle birlikte olacaktır!" buyurdu.
993- Senetli bir rivâyette Âişe'den şöyle nakledilmiştir:
"Peygamber'i (s.a.a) gördüm ki Ali'yi kucaklayarak öptüğü hâlde şöyle buyurdu: "Babam feda olsun, o yalnız kalacak şehide!"
199- İMÂM ALİ'NİN (A.S) ÖLÜME KARŞI TAVRI
994- Bir hadiste Hz. Ali'den (a.s) şöyle nakledilmiştir:
"Vallahi Ali b. Ebî Tâlib, çocuğun annesinin göğsüne olan düşkünlüğünden daha çok düşkündür ölüme!"
995- Esbağ b. Nübâte diyor ki, Emirü'l-Müminin'e (a.s) 'Resulullah (s.a.a) sakalını boyardı, siz neden boyamıyor-sunuz?' diye sorduğumda, şöyle buyurdu:
"Ümmetin en bedbahtını bekliyorum ki sakalımı başımın kanıyla boyasın! Bu, Habib'im Resulullah'tan (s.a.a) bana verilen bir haberdir."
200- İMÂM ALİ'NİN (A.S) ŞEHADETE KARŞI TAVRI
996- Kundûzî'nin "Yenâbîü'l-Mevedde" kitabında şöyle nakledilmiştir:
"Hz. Ali'nin (a.s) mübarek başına (İbn Mülcem'in) darbesi değdiğinde, şöyle seslendi: "Kâbe'nin Rabb'ine andol-sun ki kurtuldum!"
997- Emirü'l-Müminin'in (a.s) İbn Mülcem melundan darbe aldığında İmâm Hasan'a (a.s) hitaben şöyle buyurduğu nakledilmiştir:
"Allah'a andolsun ki kurtuldum. (Yavrum,) baban bu günden sonra artık bir kötülük görmeyecektir!"
201- İMÂM ALİ'NİN (A.S) ZİYARETİNİN SEVABI
998- İmâm Cafer-i Sâdık (a.s), babaları kanalıyla Re-sulullah'ın (s.a.a) şöyle buyurduğunu nakletmiştir:
"Kim, vefatından sonra Ali'yi ziyaret ederse, cenneti hak etmiş olur."
999- İmâm Cafer-i Sâdık (a.s): "Hiç şüphesiz, Emirü'l-Müminin Ali'nin (a.s) ziyaretçisi, dua ettiği zaman, göğün kapıları açılır. O hâlde, bu hayrı idrak etmekten (gaflet etme,) uyuma!"
1000- Senetli bir rivâyette Ebû Şuayb-i Horasanî'den şöyle nakledilmiştir:
"İmâm Ebu'l-Hasan Ali Rızâ'ya (a.s) dedim ki: "Acaba Emirü'l-Müminin Ali'nin (a.s) ziyareti mi daha faziletlidir, yoksa, Hz. Hüseyin'in (a.s) ziyareti mi?" İmâm (a.s) cevabımda şöyle buyurdu: "Hz. Hüseyin kederler içinde şehit edildi; bundan dolayı kederli ve sıkıntılı bir kimse onun ziyaretine gelirse, Allah azze ve celle'ye yakışan, onun sıkıntı ve kederini gidermektir. Emirü'l-Müminin'in (a.s) ziyaretinin, Hz. Hüseyin'in (a.s) ziyaretine olan üstünlüğü, Hz. Emirü'l-Müminin'in, Hz. Hüseyin'e olan üstünlüğü gibidir…"
1001- Hüseyin b. İsmâil-i Sımyerî, İmâm Cafer-i Sâdık'tan (a.s) şöyle nakletmiştir:
"Kim, Emirü'l-Müminin'i (a.s) yaya olarak ziyaret ederse, Allah, onun için her adıma bir hac ve bir umre sevabı yazar; eğer ziyaret dönüşü de yaya olarak dönerse, Allah, onun için her adıma iki hac ve iki umre sevabı yazar!"
202- İMÂM ALİ'NİN (A.S) ŞEHÂDET TARİHİ VE YERİ
• Şöyle rivâyet edilmiştir: "İmâm Ali (Allah'ın salavatı onun üzerine olsun), Hicret'in 40. yılında Ramazan ayından dokuz gece kaldığı bir sırada, Cuma gecesi Kûfe'de şehit olarak dünyadan göçmüştür. O sırada İmâm (a.s) 63 yaşındaydı. Mübarek türbesi Necef'tedir. İmâm'ın (a.s) katili Abdurrahman b. Mülcem'dir. (Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların laneti onun üzerine olsun)."
El-İrşâd ve diğer bir çok tarih kitabında nakledildiği üzere, Hz. Emirü'l-Müminin Ali (a.s), Hicretin 40. yılında Ramazan ayının 21. gecesi, bir Cuma gecesinde İbn Mül-cem'in (lanetullah-i aleyh) 19. gecede Kûfe mescidinde vurduğu kılıç darbesinin etkisiyle şehit olmuşlardır. İmâm (a.s), şehâdet sırasında 63 yaşındaydı.